Asbest (amyant), beyaz toprak olarak da bilinen, ısıya, aşınmaya, kimyasal maddelere oldukça dayanıklı, yapısal özellikleri açısından esnek, lifli yapıda bir mineraldir. Asbest sanayide pek çok endüstri kolunda kullanılmıştır. Ülkemizde asbest üretimi ve kullanılması 31.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren yönetmelikle yasaklanmıştır. Ancak daha önceden kullanıma girmiş olan asbestli maddelerin sökümü, yıkımı, tamiratı, bakımı, geri dönüşümü sırasında asbeste iş yerlerinde maruz kalındığı bilinmektedir. Asbest, tekstil endüstrisi (lifler, kumaşlar, ipler), çimento endüstrisi (saç, boru), inşaat malzemeleri endüstrisi (çimento ürünlerinin işlenmesi), kimya endüstrisi (boya dolgusu, dolgu materyalleri, sentetik reçine kompresyon kalıp materyalleri, termoplastikler, kauçuk ürünleri), izolasyon endüstrisi (ısı, ses ve yangın izolasyonu), kağıt endüstrisi (asbest kağıdı, karton), fren, debriyaj, balata üretimi, gemi yapımı ve vagon üretimi gibi pek çok sanayi kolunda çok fazla rağbet görmüş ucuz, dayanıklı, ancak sağlık açısından son derece tehlikeli bir mineraldir. Özellikle akciğer kanserinin en önemli sebebi olarak gösterilebilir. Asbest, geleneksel olarak öğrenilen ısı ve su yalıtım özellikleri nedeniyle kırsal alan yaşayanlarınca sıva işinde, çatıların ısı ve su yalıtımında, ocakların yalıtımında yaygın olarak kullanılmıştır. Bu toprak çeşidinin ekonomik kolaylaştırıcılığı nedeniyle yöre yaşayanları tarafından bazı bölgelerimizde “aktoprak”, bazı bölgelerimizde çorak toprak, geven toprak, göktoprak, çelpek, höllük veya ceren toprağı adı verilmiş ve diğer toprak çeşitlerinden ayrılmıştır. Hatta Anadolu’da bebekler için pudra olarak dahi kullanılmış olup, türkülerde (…eledim, eledim, höllük eledim aynalı beşikte canan bebek beledim
büyüttüm, besledim, asker eyledim…) dahi kendisine yer bularak yaşamda ne kadar yer edindiği göze çarpmaktadır. Ev içinde sıvanın dökülmesi, ev dışında ise doğa olayları nedeniyle sıvanın ya da çatının bütünlüğünün bozulması sonucu havaya karışan asbest liflerinin solunması sonucu asbeste maruz kalınmaktadır. Ülkemizde asbest rezervi konusunda çok zengin olup, rezerv miktarı olarak Dünya’da 5. Sıradadır. Özellikle kullanımda oldukça tercih edilen beyaz asbest rezervlerinin başlıca bulunduğu iller; Çanakkale, Bursa, Muğla, Burdur, Konya, Eskişehir, Ankara, Çankırı, Çorum, Amasya, Tokat, Sivas, Erzincan, Ağrı, Bitlis, Diyarbakır, Kahramanmaraş, Osmaniye ve Hatay’dır. Amfibol tipi asbest yatakları ise başlıca; Manisa, İzmir, Aydın, Denizli, Uşak, Kütahya, Eskişehir, Konya ve Kastamonu illerinde bulunmaktadır.
Artık kırsal kesimlerde beyaz toprak, pekmez toprağı olarak bilinen asbestin özellikle evlerde yalıtım malzemesi olarak kullanımı yasaklanmıştır. Yöresel çevresel maruziyetin olduğu yerleşim alanlarının da çoğu boşaltılmıştır. Havaya saçılan liflerin solunmasıyla solunum yollarına ulaşan liflerin çoğu bedenimizin savunma mekanizmaları ile uzaklaştırılabilir. Bazı lifler ise maruziyet yoğunluğuna, maruziyet süresine, asbest lifinin yapısına ve bireysel faktörlere bağlı olarak akciğer dokusunda birikir. Kısa süreli asbest maruziyetine bağlı hastalık bildirilmiş ise de, asbeste bağlı hastalıkların ortaya çıkması genellikle uzun yıllar alır. Bu süre, maruz kaldıktan sonra 10 ile 40 arasında değişir. Asbestle ilişkili hastalık riski, ömür boyu solunan asbest liflerinin sayısı ile orantılı olarak artar. Asbeste bağlı gelişen başlıca hastalıklar olarak, akciğer zarında sıvı birikmesi, akciğeri saran zarın kalınlaşması ve kireçlenmesi, akciğer dokusu içerisinde asbest liflerinin birikmesi (asbestozis), akciğerleri ve karın boşluğunu saran zarın kanseri (mezotelyoma) ve akciğer kanseri öne çıkmaktadır.
Günümüzde maruziyet riskinin en fazla olduğu iki alan, gemi sökümü ve kentsel dönüşüm kapsamında eski binaların tadilatı ve yıkımıdır. Asbeste bağlı akciğer kanserinin, pazarın büyük kısmını karşılayan ülkelerde üretiminin halen devam ediyor olması, dolayısıyla endüstride kullanılıyor olması ve kentsel dönüşüm sürecindeki eski binaların yıkımı nedeniyle önümüzdeki yıllarda artış gösterebileceği ön görülmektedir.
Asbest ile ilişkili hastalıklarda kür sağlayan bir tedavi yaklaşımı yoktur. Bu nedenle çevresel ve mesleksel maruziyetlerin azaltılması birincil yaklaşım olmalıdır.
Bu bağlamda Hitit Üniversitesi İSG Koordinatörlüğü tarafından organize edilerek düzenlenen asbest sökümü eğitimi programına Üniversitemizde görevli İG uzmanları ve İSG eğiticilerle, Çorum’da bu alanda çalışmalar yapan toplam 26 katılımcının iştiraki gerçekleşmiştir. Çalışma Bakanlığından yetkili Asbest Söküm Uzmanı Rahmi BAYSAL tarafından verilen eğitim 6 saat olarak düzenlendi. Eğitim sonrasında yapılan sınavda başarılı olan katılımcılara sertifika düzenlendi.
Hitit Üniversitesi İSG Koordinatörü Prof. Dr. Dursun Ali KÖSE benzer eğitim programlarının önümüzdeki günlerde farklı konularla devam edeceğini bildirdi.